Dean beklediği terfiyi alamayınca kendini olumsuz düşüncelere kaptırmış. “Berbat bir haldeydim,” dedi Dean. Alabora olmuştu. Kendini kapana kıstırılmış gibi hissediyordu. “Saatlerce hiçbir şey yapmadan oturup duruyordum. Dikkatimi bir türlü bir şeyin üstüne toplayamıyordum.”
İşyerinde yaşadığı bu büyük düşkınklığı sağlık konusundaki alışkanlıklannı da olumsuz etkilemeye başlamıştı. “Kendime sürekli olarak şöyle diyordum: ‘Yaşam çok kısa. Belki de artık her şeyi bir kenara bırakıp yaşamdan tat almaya başlasam daha iyi olacak. Bunca zaman kilo almamak için çırpındım durdum da ne oldu? Zaten artık sağlıklı olmaya çalışmanın da bir anlamı kalmadı.’”
Beslenme uzmanı Ann Norris yaşamın güçlüklerinin sağlık hedeflerini etkilediğini ve zayıflattığını belirtmektedir. “İnsanlar işlerini yitirdiklerinde ya da işyerlerinde sorunlarla karşüaştıklannda yağlı yiyeceklerin tüketimi yüzde 80′lere varan oranlarda artmaktadır,” diyor Ann Norris.
“Başlanna kötü bir şey gelen birçok kişi o anda kilo almamaya ya da sağlıklı olmaya çalışmanın hiçbir önemi olmadığını düşünebilirler. Ama aslında bu çok daha önemli olabilir, çünkü o anda bu konu onlara üstünde düşünebilmeleri, dikkatlerini bir noktada top-layabilmeleri için bir fırsat niteliğindedir.
“Keder ve endişe sırasında bedenimizin kendini savunma mekanizması üstünde çok önemli etkileri olabilecek unsurlardan biri de spordur. Spor hem fiziksel hem de ruhsal streslerin ortadan kalkmasına yardımcı olur,” diyor Ann. Bu durumda olan kişilerin her şeyi bırakma eğilimine kendilerini kaptırmamalan gerektiğini de vurgulamaktadır. “İnsanın kendisine sınır koyması kontrolü ele geçirdiğinin somut bir göstergesidir ve bu da aynı zamanda tüm kontrolü ele geçirmek için atılan ilk adımdır.”
Pennsylvania Eyalet Üniversitesi araştırmacılarının yaptığı bir araştırmada, deneklerin yarısı gürültülü bir ortama alınmış ve kendilerine böylesine gürültülü bir ortamda stresle baş edebildikleri takdirde gürültünün kesileceği söylenmişti. Diğer yarısına ise ne yaparlarsa yapsınlar gürültünün süreceği söylenmişti. Araştırmacılar her iki grubun da bu uygulamada herhangi bir kontrollerinin söz konusu olmadığını ileri sürmelerine karşın ilk grubun kontrol duygusundan söz ettiğini belirtmişlerdi.